Alan Watts: Varoluşun Oyunumsu ve Müziksel Yönü
Table of Contents:
- Giriş
- Vibration ve Oluş
- Dalga Sistemi
- Örneklendirme: Ses
- İki Yüzü Olan Bir Gerçeklik
- Örneklendirme: Para
- İlişkili Farklılıklar
- Bilinçli Farkındalığın İgnoransı
- Batı Kültüründeki Ciddi Yaklaşım
- İroni: Meleklerin Hafifliği
- Hayatın Oyun Olarak Kavranması
- Varoluşun Oynaklığı
- Müziğe Benzetme
- Eğitim Sistemi ve Beklenti Tuzakları
- Zorunlu Beklentiler
- Değerleri Kaçırma
- Varoluşun Müziksel Yönü
- Şarkı Söylemek ve Dans Etmek
- Ruhun Salsal Dansı
- Doğal Akışa Teslim Olmak
Giriş
Bu makalede, varoluşun oyunumsu niteliğini ve yaşamın müziksel bir deneyim olduğunu keşfedeceğiz. Sesi, dalga sistemlerini ve titreşimi örneklendirerek, insan farkındalığının nasıl bir bütünsellik içinde olduğunu anlamaya çalışacağız. Ayrıca, Batı kültüründeki ciddiyet alışkanlıklarının ve beklenti tuzaklarının farkına varacağız. Son olarak, varoluşun nasıl bir müzik parçasına benzediğini kavrayarak, doğal akışa teslim olma felsefesini ele alacağız.
Vibration ve Oluş
Yaşam, titreşimler üzerinden deneyimlediğimiz bir olaydır. İşitme, görme veya dokunma gibi duyularımızla algıladığımız her deneyim bir titreşimdir. Her dalga sisteminin tepe noktaları ve çukur noktaları vardır. Yaşam da aynı şekilde, olduğunu düşündüğümüz anda kaybolan bir oyun sistemidir. Örneğin, ses sadece saf bir ses değildir, ses ve sessizlik arasındaki hızlı bir değişimdir. İki yanı ayrı düşünemeyiz, çünkü dalga sisteminin tepeleri ve çukurları ayrılmaz bir şekilde birlikte var olur. İnsanlar da ön yüzü olmadan arka yüzüne sahip olmayan insanlar gibi hayatta karşılaşmazlar. Bu durumu anlamak önemlidir çünkü insan farkındalığı, bilinçli dikkate odaklanarak belirli bir tür farkındalığa özgüdür.
İki Yüzü Olan Bir Gerçeklik
Dünya ve yaşam belirli bir yüzeyden ibaret değillerdir. Her şeyin ve olayın ayrı bir şekilde var olduğunu hayal ederek, gerçekliği ayrışmış olarak algılarız. Ancak gerçekte, her şey sizin ona atfettiğiniz şekilde var olur. Batı kültüründe var olan, var olmanın ciddi bir olay olduğu temel bir varsayımdır. Bu özellikle varoluşçular olarak adlandırdığımız kişiler arasında doğrudur. Onlar, "gerçekten var olan" bir kişiden bahsettiğinde, hayatını ciddiyetle ve başkalarının hayatını da ciddiye alarak yaşayan birinden bahsederler. Ancak, şair ve filozof G.K. Chesterton bir zamanlar şöyle demiştir: "Melekler, kendilerini hafifçe alıyorlar, bu yüzden daha da fazla olarak meleklerin Efendisi öyle yapmalı." Ne kadar da doğru bir söylemdir bu! Ancak biz, ciddiyetle büyütüldüğümüz bir mitolojik bir bağlamda yaşadığımız için, Tanrı Efendi'nin kendisini ciddiye aldığını ve gerçekten ciddi biri olduğunu düşünürüz. Kiliseye girdiğimizde, güldürmek yerine gülümsemek ciddi şekilde yasaklanır, aynı şekilde mahkemede de durum böyledir. Bu ciddi bir durumdur ve herkesin yüzünde doğru ifadeye sahip olması gerekir. Oysa biz, gözündeki pırıltıyı fark etmezden geliriz.
Bilinçli Farkındalığın İgnoransı
Bilinçli farkındalığın özelleşmiş olduğu bir tür olarak, insan farkındalığı oldukça garip bir mekanizmadır. Bu özellikle bilinçli dikkate odaklanma konusunda uzmanlaşan bir tür olarak geliştirdik. Bunun bedeli ise, bu alandan dışarıdaki her şey hakkında cehalet haline gelmektir. Bu yüzden dünyayı bölünmüş bir şekilde görme eğilimindediriz. Ayrı ayrı şeyleri ve olayları ciddiye alırız ve bunların gerçekten var olduğunu düşünürüz, oysaki bunlar sizin ondan yapmanızla ortaya çıkar. Batı kültüründe, varoluşun ciddi olduğu neredeyse temel bir varsayım haline gelmiştir. İşte bu nedenle, insanların varoluşlarını "otantik" olarak nitelendirdiklerinde, onların yaşamlarını ve diğer insanların yaşamlarını ciddiye aldıklarını kastederler. Ancak, bilge şair G.K. Chesterton bir zamanlar şöyle demiştir: "Melekler hafif oldukları için uçarlar." Eğer melekler kendilerini hafifçe alıyorsa, daha ne kadar hafif alanlar Efendileri olurdu. Ancak biz, büyülü bir bağlamda yetiştirildiğimiz için, Tanrı Efendi'nin kendini ciddiye aldığını ve gerçekten ciddi bir kişi olduğunu düşünürüz. Kiliseye girdiğimizde gülmek yasaktır, aynı şekilde mahkemede de öyledir. Bu ciddi bir meseledir ve herkesin yüzünde doğru ifade olmalıdır. Ancak farkında olmadan Tanrı Efendi'nin gözlerinde bir pırıltı olduğunu fark etmeyiz.
🎵 Hayatın Oyun Olarak Kavranması 🎵
Bu nedenle, yaşamın temelde oyunumsu bir yapıya sahip olduğunu ve müzikal bir deneyim olduğunu ileri sürüyorum. Onun herhangi bir zorunluluğu yok, yani gitmesi gereken bir yer yok. Varış noktası olmayan bir yolculuk gibi, müzikle kıyaslanabilir. Seyahat ettiğinizde bir yere gitmeye çalışıyorsunuz ve tabii ki, çokça amaçlı bir kültür olan bizler, her yeri daha hızlı ve daha hızlı bir şekilde keşfe çıkıyoruz, böylece yerler arasındaki mesafeyi ortadan kaldırıyoruz. Bu sonucunda, yolculuğunuzun iki ucu aynı nokta haline gelir. Müzikte ise bir bestecinin bir bestenin sonunu yapmasından daha değerli bir şey yoktur. Ancak bunu, eğitimimiz tarafından günlük davranışlarımıza taşıdığımız bir yanlış anlama olarak görmüyoruz. Tamamen farklı bir izlenim yaratan bir eğitim sistemiyle karşı karşıyayız. Anaokuluna gidersiniz, sonra sıra birinci sınıfa gelir, ardından ikinci sınıfa ve böyle gider. Ortaokulu bitirirsiniz, liseye geçersiniz ve işler daha da hızlanır. Üniversiteye gidersiniz, bir iş bulursunuz, yüksek lisansa başlarsınız ve mezun olduktan sonra dünyaya katılırsınız. Yetişkin biri olduktan sonra bir işte çalışırsınız, sigorta satmaya çalışırsınız ve belirli bir kotayı tutturmaya çalışırsınız. Her zaman, başarı için çalıştığınız o büyük mesele olan şey geliyor. Sonra bir gün 40 yaşında uyanırsınız ve şunu dersiniz: "Vay canına, varmışım, hayallerim gerçek oldu. Ama hiç de farklı hissetmiyorum, her zaman hissettiğim gibi." Hafif bir düş kırıklığı vardır çünkü size bir oyun arkasındaki hile olduğu hissi verir. Ve gerçekten de hile olmuştur, bizi her şeyi kaçırdık.
🎵 Varoluşun Müziksel Yönü 🎵
Her adımlarında "varış noktası" diye haykıran insanlar var. Emeklilik için yaşayan ve biriktirdiği tasarruflarını harcamaktan korkan insanlar, sonra 65 yaşında enerjileri kalmadığında, neredeyse yetmezlik içinde yaşlanırlar ve yaşlılar evinde çürümeye başlarlar. Kendimizle, amelelikle meşgul olan bu döngü nedeniyle her adımda sahip olduğumuz şeyin zevkini kaçırıyoruz. Hayatı ciddi bir amaçla bir yolculuk ya da hac gibi bir yolculuk şeklinde düşündük ve bu yolculuğun sonunda başarı veya ölüm sonrası cennet gibi ciddi bir amacı vardı. Ancak, tüm yol boyunca noktayı kaçırdık. Tüm yol müziğin bir parçasıydı ve müzik çalınırken şarkı söylemek veya dans etmek gerekiyordu. Bu yüzden, varoluşun doğal bir akışı olduğunu kavradığımızda, bırakmak ve olanları izlemek gerekiyor. Çünkü eğer yapmazsanız, sürekli bir gerinme içinde olacaksınız, sürekli olarak yapmaya çalışacaksınız, ki sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilir sadece yapmamaya çalıştığınızda. İnsanlar,
🎵 Doğal Akışa Teslim Olmak 🎵
Their free time, what do they do? They want to make rhythms. They listen to music, they dance or they sing, or they engage in some rhythmic activity like playing cards or bowling or raising their elbows. Everyone wants to spend their time swinging. That's the nature of this whole thing we're in, it likes to swing, that's why it does it.
In conclusion, it is important for us to perceive life as a game and to embrace the playful nature of existence. Just like music, life doesn't have a specific purpose or destination that we must strive for. Instead of approaching life with seriousness and expectation, we should learn to let go and allow ourselves to flow with the natural rhythm. By understanding that existence is fundamentally playful, we can find joy in the present moment and fully participate in the dance of life.
Highlights
- Yaşam, titreşimler üzerinden deneyimlediğimiz bir olaydır.
- Varoluşun oyunumsu ve müziksel bir deneyim olduğunu keşfetmek önemlidir.
- Batı kültüründe ciddiyet kavramı oldukça yaygındır.
- Bilinçli farkındalık, diğer alanlardaki cehaletle birlikte gelir.
- Varoluşun, müzik gibi, oyunumsu bir yapıya sahip olduğunu fark etmek uzlaşmayı sağlar.
- Doğal akışa teslim olmak, yaşamı tam anlamıyla yaşamanın bir yoludur.
FAQ
Q: Hayatı ciddiye almak neden zararlı olabilir?
A: Hayatı ciddiye almak, beklentiler ve stres yaratarak sınırlayıcı bir şekilde etkileyebilir. Bunun sonucunda, yaşamı tam anlamıyla yaşamaktan mahrum kalabiliriz.
Q: Müzik, hayatı nasıl bir oyun haline getirir?
A: Müzik, spontane ve oyunumsu bir ifade şeklidir. Müzikle etkileşimde bulunmak, insanları hareket ettirir, dans ettirir ve rahatlama sağlar. Hayatı müziğe benzetmek, bize özgür bir şekilde hareket etme ve keyif alma fırsatı verir.
Q: Doğal akışa teslim olmak ne anlama gelir?
A: Doğal akışa teslim olmak, kontrolü bırakmak ve yaşamın sınırlamalarını özgürce kabul etmek anlamına gelir. Bu, her anı değerlendirmek ve yaşamın doğal ritmine uyum sağlamak demektir.