Harika Bir Masal! Rapunzel'in Büyülü Hikayesi
🔍 İçindekiler
- Bir büyücünün hazin hikayesi
- Yeni bir umut
- Büyünün etkisi yok edilir
- Kötülüğün sonu
- Snow White'ın uykudan uyanışı
- Büyücü kraliçenin kovulması
- Snow White'ın başarılı bir şekilde geri dönmesi
- Aşkın zaferi ve mutlu son
🧙♀️ Bir Büyücünün Hazin Hikayesi
Bir zamanlar, çok uzaklarda, çok üzgün bir büyücü yaşarmış. Onun üzüntüsünün sebebi, hiçbir zaman çocuğu olamayacağıydı. Eğer bir çocuğu olsaydı, derin sırlarını ve güçlerini ona aktarabilirdi. Bu yüzden aklında bir karar oluşturdu: İlk doğacak kız bebeği çalacak ve kendi çocuğuymuş gibi büyütecekti. Böylece kötülük büyüsü sonsuza kadar dünyayı ele geçirecekti.
Büyücünün yaşadığı yerden çok uzakta, tarım yaparak geçimini sağlayan bir çift yaşarmış. Bir gün, adam şaşırtıcı bir haberi aldı. Karısı ona iyi haber verdi: "Bebek bekliyoruz!" Ne yazık ki, mutlulukları fazla uzun sürmedi. Genç kadın çok hastalandı ve her geçen gün kilo kaybetmeye başladı. Eğer yakında iyileşmezse, bebeği de kaybedecekti. Adam, her tıbbi yöntemi ve şifa bulunan bitkiyi denedi, ama eşini iyileştiremedi. Gittiği son doktor, eşini iyileştirmenin tek bir yolunun olduğunu söyledi: "İşte şu kötü kalpli büyücü var. Onun şifası bu durumlar için en iyisi. O senin tek yardımcın."
Adam cesaretini topladı ve büyücünün sarayına doğru yol aldı. Kapısını cesurca çalmaya başladı. "Beni korkusuzca kapıma vuran, hmm önemli bir işin olmalı." Adamın karısının hasta olduğunu ve durumunun günden güne kötüleştiğini duyan büyücü, fikrini değiştirdi ve ona yardım etmeye karar verdi.
"Öyle diyorsan, sana yardımcı olacağım" dedi büyücü. Büyücü, ona iyileştirici otu verdi. "Her gün karına bu otun yapraklarından bir parça ver. Göreceksin, iyileşeceğini."
Adam çok mutlu oldu ve hemen eve geri koştu. Karısı her gün otlardan bir parça yiyerek iyileşmeye başladı ve kaybettiği kiloları geri kazandı. Ancak büyücünün verdiği ot birkaç gün sonra tükendiğinde, genç kadının hastalığı tekrar başladı ve bu sefer daha kısa sürede daha kötü bir hal aldı. Artık çaresiz kalan adam, büyücünün sarayına geri dönmeye karar verdi.
Büyücü, kocasının geri döneceğini biliyordu ve ona bir torba tohum verdi. "Karına bu tohumları ekip bahçende büyütebilirsin. Bu sayede hem karını hem de bebeğin kurtulabilir. Ama sana bir koşulum var: Eğer bir kız çocuğun olursa, onu bana vereceksin."
"Bu teklifi kabul edemem" dedi adam üzgün bir şekilde.
"Kendin bilirsin" diyerek büyücü onun yüzüne kapıyı kapattı.
Üzgün bir şekilde eve dönen adam, karısına hiçbir şey söyleyemedi. Zaman geçtikçe, genç kadının durumu daha da kötüleşti ve bebeği tehlikeye girdi. Adamın hem karısını hem de bebeğini kaybedeceğini biliyordu. Sonunda kararını verdi ve büyücünün sarayına doğru yola çıktı. Büyücünün koşullarını kabul etti ve tohumları alıp bahçesine ekti. Kısa bir süre içinde tohumlar büyüdü ve adam karısıyla birlikte yeşilliklerin arasında yetişen otlardan yiyerek iyileşti.
Böylece adamın karısı sağlığına kavuştu ve sağlıklı bir bebek doğurdu. Ancak adamın yüzleşmesi gereken bir korkusu vardı. Güzel bir bebek kızları olmuştu. Eşini ve oğlunu kurtarmış olacaktı, ama eğer bu teklifi kabul ederse kızı büyücüye vermek zorunda kalacaktı. Ne yapacağına karar veren adam, büyücünün sarayına doğru yola çıktı. Onun teklifini kabul etti ve torbasında taşıdığı tohumları alarak eve geri döndü.
Eve döndüğünde karısına olanları anlatamadı. Genç kadın her geçen gün daha da kötüleşti ve bebeği tehlikeye girdi. Adamın gece uykusu kaçmaya başladı. Eğer büyücünün teklifini kabul etmezse hem karısını hem de bebeğini kaybedecekti. Fakat teklifi kabul ederse ve bir erkek bebek sahibi olursa hem karısı hem de oğlu hayatta kalacaktı.
Sonunda kararını verdi ve büyücünün sarayına doğru yola çıktı. Onun teklifini kabul etti ve torbasında taşıdığı tohumları alarak eve geri döndü. Büyücünün isteğini yerine getirdi ve kızı büyücüye verdi. Gözyaşları içinde vedalaştı ve ardından eve döndü.
Artık hiç kimseye bir şey anlatamadı. Zaman geçtikçe, genç kadının durumu daha da kötüleşti ve bebeği tehlikeye girdi. Adam karısının durumunu hiçbir şekilde açıklayamadı.
Günler geçtikçe, genç kadın daha da kötüleşti ve bebeği tehlikeye girdi. Ve nihayet bir noktada, hayatını kaybetti. Adam bu acı gerçeği kabul etmek istemiyordu, ama artık yapabileceği bir şey yoktu.
Bu acı olayların üzerinden yıllar geçti ve kız büyücünün gözetimi altında büyüdü. Kızın adı Rapunzel'di. Büyücü Rapunzel'i yüksek bir kuleye hapsetti. Bu kule derin ormanda gizlenmişti. Büyücü, her gün kuleye çıkarak Rapunzel'in altın sarısı saçlarını tarardı. Rapunzel'in saçlarını hiç kesmedi, her gün taradı. Küçük kız bunu çok seviyordu.
Yıllar geçti ve Rapunzel büyüdü, artık bir genç kız olmuştu. Bir gün büyücü kuleye yaklaşarak Rapunzel'i kuleye girmesi ve saçını aşağı salması için seslendi.
"Rapunzel, altın saçlarını aşağı sal!"
Rapunzel altın saçlarını aşağı saldı. Saçları artık yere kadar ulaşabiliyordu. Büyücü merdivenleri çıktı ve en üst katta bulunan odaya geldi. Rapunzel'i beşiğine bıraktı ve sevgiyle ona baktı.
"Rapunzel, güzel kızım. Neden dışarıya çıkmak istiyorsun? Neden seni burada tutmamı istemezsin? Seni dünyanın kötülüğünden korumaya çalışıyorum."
Rapunzel, günlerini şarkı söyleyerek geçirdi ve kendisini ziyarete gelen kuşlarla konuştu. Kraliyet sarayındaki prens ise, Snow White'a benzeyen yansımasını gördüğü o günü hatırladı. Onu her gördüğünde, güzelliğiyle büyülendi. Bir gün ormanda gezerken, Rapunzel'in sesini duydu. Rapunzel'e daha yakından bakmak için oraya gitti.
Rapunzel'in arkasından çağırdı: "Rapunzel, Rapunzel, altın saçlarını aşağı sal!"
Büyücü kuleye aşağı inmeye çalışırken merdivenler çöktü. Merdivenleri tekrar yapmanın hiçbir sihirli sözü yoktu, tamamen yok olmuştu. Gerçekleşenlere hayranlıkla bakan Rapunzel artık asla kuleden çıkamayacağını biliyordu. Büyücü her sabah Rapunzel'in saçını kullanarak kuleye iner ve akşamları tekrar yukarıya çıkardı.
"Anne, niye beni kuleye kapatıyorsun? Niye beni özgür bırakmıyorsun? Neden beni burada tutuyorsun?" diye sordu Rapunzel hıçkıra hıçkıra ağlayarak.
Oh, canım kızım, seni çok seviyorum. Seni dünyanın kötülüğünden korumaya çalışıyorum.
Rapunzel, gününü kuşlarla şarkı söyleyerek ve konuşarak geçirdi. Prensi her sabah görmek için saçını aşağı salacak ve onu taciz etmeye devam edecekti. Prens her gün onu ziyaret etti ve birbirlerine âşık oldular.
Sonunda, Rapunzel ve prens birlikte kaçmaya karar verdiler. Büyücü kuleye geri dönmeden önce saçını kesti ve bir parçaya taktı. Saçını prens tuttu ve ona tırmandı. Rapunzel heyecanla karşıladı.
"Anne durduğu yerde! Bizi yakalayamaz!"
Prensi büyücünün kendisini görebileceği en yüksek noktaya çıkardı. Büyücünün baktığı bir sırada, Rapunzel saçını kesti ve metal parçasına astı. Saçı tutarak tırmandı. Ama aşağı inerken ne gördü? Rapunzel'in saçları kesilmiş ve asılı duruyor, ancak Rapunzel hiçbir yerde görünmüyordu. O an büyücü anladı, Rapunzel kaçmıştı!
"Rapunzel, nasıl ihanet edersin bana!?" diye haykırdı, ama Rapunzel'i hiçbir yerde göremedi.
Bu arada prens ve Rapunzel, büyülü ormandan uzaklaştılar. Ormanın büyülü olduğu söylenirdi, bir kere giren hiçbir zaman çıkamazdı, demişti büyücü.
Araştırma uzmanları bu tezin bir sonucu olarak kısaltılmamış metnin dikkate değer bir yakınlık Ölçtü.