Şeytanın Renkleri: Kendini Tanıma ve İleriye Bakma
Tablo İçindekiler:
- Giriş
- Şeytanın Renkleri
- Kendini Geliştirme
- Şeytan Kitabı Hikayesi
- Sahne İçinde Bir Tören
- Sahne Deneyimi
- Enerji Alışverişi
- İşbirliği ve Spontane Yaratıcılık
- Şeytanlık ile İlgili Yanıtlar
- Sonuç
Şeytanın Renkleri: Kendini Tanıma ve İleriye Bakma
Düşüncesini sıklıkla dile getirdiğin ve benim de favori bulduğum bir cümle, "Şeytanım renkli" demen. Gerçekten bir gökkuşağı gibi, öyle mi? Kesinlikle! Sanırım senin yazın da bir tür sürpriz sonları içeriyor, öyle değil mi? Kendimi oldukça renkli ve eşcinsel olarak düşünüyorum, evet. Tanımlar bana ait. Tanrı özgürdür ve insanlar beni özgürce tanımlayabilir. Bu iş iki yönlüdür. Evren ile bir anlaşma yapmaktır. Evet, tabii ki. Hayatını, kim olmak istediğine dair görüşlerin etkiliyor mu? Evet, kesinlikle. Beş yıl sonra kendimi belirli bir yerde, belirli insanlarla görüyorum. Bu benim gelecek projeksiyonum. Bu düşünce, benim hayatımı, benliğimi yansıtmaktadır. Tabii ki, bu bir sihir değil. Bir koçluk veya yaşam tasarımı gibi. Son zamanlarda bunlarla ilgileniyorum. Bu şekilde hayatımı projelendiriyorum. Kendi yolunuzu seçmek ve başkalarına bağımlı olmamak, sadece kendiniz ve düşüncelerinizle bağlantılı olmak önemlidir.
Şeytan Kitabı Hikayesi: Şeytan'ın Düşleri Sahneye Yansıyor
Kitaptaki en güzel hikayelerden biri olan "Şeytan Giyer Prada" hikayesini biliyorum. Bu konuda sizinle konuşma fırsatım oldu ve şöyle dediler: Bir gün konserlerinden birinde birileri sahneye bir tane İncil attı ve çaldıkları şarkı bittiğinde, onu sahnede bırakmak istemediler çünkü onlar da Hristiyan'dı. Sahne arkasındaki birisi yaklaşıp "Bunu benden alabilir miyim?" dedi ve onlar da "Tamam, elbette" dediler. Sonunda İncil size ulaştı mı? Şimdi tam olarak hatırlamıyorum, çünkü birkaç şey karıştı. Sırayı tam olarak hatırlamıyorum. Tahminime göre, "Sounds of the Underground" sırasında, sıcak bir gün oldu ve Kentucky'deydik. Kesinlikle, Chris, o gün benim yanıma gelip "Senin hakkında daha önce çaldılar" dedi ve bana o kitabı verdiler. Ben de "Cidden mi?" dedim. Onun oyununu anlamadım ya da belki bir şekilde şaka yapıyordu. Kitabı alıp ona yaklaştım ve gitarlara gittim ve "Bana verin" dedim. Şarkıya başlamadan önce "Bunu bana verin" dedim. Bu beni biraz sinirlendirdi. Genellikle böyle bir insan değilim, kolay kolay sinirlenmem. Ama bir şeylerin oyun olduğunu hissettim. Tabii ki, fiziksel veya sözlü olarak Hristiyanları hedefleyemem. Aptalca olurdu. Childish olurdu. Ama eğer bu bir sahne ise ve onlar sahnede vaaz veriyorsa ve müziği bir silah olarak kullanıyorlarsa, bu hakları varsa, o zaman "Eğer bu bir dövüş sahasıysa, ben de kendi şovumu yapayım" diyorum ve kendi şovumu yaptım, tabii ki. Ve her şey şova dönüştü ve hiçbir şeyden pişmanlık duymadım. Sonuçta bu rekabetiydi ve gerçek ifadeydi. Bunun sonucu olarak, altı yıl boyunca mahkemede mücadele etmek zorunda kaldım ve nihayet davayı kazandım, kesinlikle. Ama yine de orijinal ifadem, her şeye değerdi, her şeyi hak etti. Kimse başkasının inançlarının kenara itilmesini istemez, hangi inanç olursa olsun. Sahnenin önünde, hayranlarının karşısında müzik çalıp kendi enerjinizi hissetmek muhteşem bir duygu olmalı. Birleşik bir enerji, dünya ile bir bağlantı hissi. Sahnedeyken bazen biraz ilahi bir şeyler hissettiğini söyleyebilir miyiz? Evet, buna aykırı olmaz. Zihnim bazen kaybolur, düşüncelerime dalıp giderim. Bazen başka bir yerdeyim. Ne olduğunu tam olarak açıklayamam. İnsanlar ortaya çıkmaktadır ve birlikte karışmaktadır. Bana beslenen enerjiyle kendimi beslerim ve bu harika bir şeydir. Birbirleriyle etkileşime giren, bir araya gelen ve birlikte çıkan bir enerji. Bu şovu ve bu gösteriyi oluşturuyor ve bunu yaşamak inanılmaz bir deneyim. Bunu seviyorum. Bir enerji kaynağı olarak insanlarla etkileşim içindeyim ve insanlar da benim enerjimden besleniyor. İnanılmaz bir deneyim. Bunun gücünü seviyorum.